Boşanma Avukatı

Evlilik ve Boşanmanın Hukuki Çerçevesi


Türk Medeni Kanunu, evliliğin sona erdirilmesinin hallerini belirlemiş olup, boşanma bu hallerden biridir. Boşanma, Türk Medeni Kanunu’nun 161-184. maddeleri kapsamında düzenlenir ve yalnızca mahkeme kararıyla gerçekleşir. Mahkemenin kesin kararına itiraz edilebilmek için istinaf yolu bulunmaktadır; kanun yoluna başvuru süresi ise gerekçeli kararın tebliğinden itibaren işlemeye başlar.

Mahkeme, boşanma kararında her iki tarafın iddia ve savunmalarını, uzlaşılan ve tartışmalı hususları, delillerin toplanması ve tartışılmasını, delillerin ret veya üstün tutulma sebeplerini, elde edilen vakıaların nitelendirilmesini ve buradan çıkarılan sonuç ile hukuki gerekçeyi ayrıntılı olarak ortaya koymak zorundadır. Kısa ve yüzeysel bir karar, gerekçeli açıklamanın yapılmaması durumunda bozma nedenine yol açar. Bu hususlar, kanun yoluna başvurulurken dikkatle göz önünde bulundurulmalıdır.

Tarafların Yükümlülükleri ve Avukatın Rolü
Boşanma davası, taraflara ciddi yükümlülükler getirir. Mahkeme huzurunda, yasada öngörülen kuralları ve prosedürleri bilmek zorunludur; “bu maddeyi bilmediğim” gibi bir savunma kabul edilmez. Deneyimli boşanma avukatları, tarafların omuzlarındaki hukuki yükü hafifletmek, süreci doğru yönetmek, delil ve iddiaları eksiksiz aktarmak ve hakların korunmasını sağlamak açısından büyük önem taşır.

Boşanma Sebepleri ve İspat Şartları
Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri açıkça belirtilmiştir ve mahkeme, ancak bu sebeplerden biri varlığında boşanmaya karar verebilir. Kanunda öne çıkan boşanma nedenleri şunlardır:

  • Zina (TMK 161)
  • Hayata kast, son derece kötü ya da onur kırıcı davranış (TMK 162)
  • Suç işleme ve haysiyetsiz yaşam sürme (TMK 163)
  • Terk (TMK 164)
  • Akıl hastalığı (TMK 165)
  • Evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK 166)

İlk beş neden, özel boşanma sebepleri olarak; evlilik birliğinin temelinden sarsılması ise genel boşanma nedenleri kapsamında değerlendirilir. Boşanma davası açacak olan eş, bu sebeplerden en az birini açık ve net biçimde dile getirmeli; aksi halde iddia ve savunmayı genişletme yasağı ile karşılaşabilir. Mahkeme, delillerin ispatlanmasına ve şartların oluştuğuna ikna olmadığı sürece boşanma kararı veremez.

Davanın Görüşüleceği Yer ve Başvuru Şartları
Türk Medeni Kanunu’na göre, boşanma davası; taraflardan birinin ikametgahı veya son altı aydan beri birlikte yaşadıkları yerin bağlı bulunduğu Aile Mahkemesi’nde açılır. Eğer ilgili bölgede Aile Mahkemesi bulunmuyorsa, Asliye Hukuk Mahkemeleri Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakar.

Boşanmak isteyen eş, boşanma sebeplerini içeren dilekçeyi, gerekli evraklar ve ödenmesi gereken harçlarla birlikte mahkemenin tevzi bürosuna sunarak davayı başlatır.

Boşanma Davasında Süreç ve Gerekli Evraklar
Dava süreci, dilekçenin mahkemeye teslim edilmesiyle başlar; ardından mahkeme dosyayı inceleyerek tensip zaptı hazırlar. Bu zaptın bir kopyası davacıya, diğeri ise davalıya tebliğ edilir. Belirlenen süreler içinde taraflar cevap dilekçelerini sunar, bu evraklar karşılıklı olarak teatis edilir. İlk duruşmada deliller, uyuşmazlık konusu, sulh olanakları gibi hususlar değerlendirilir ve esas yargılamaya geçilir. Süreçte; eksik evrak sunulması veya yasal sürelere uyulmaması, davanın kaybedilmesine ve ek tazminat ile masrafların yüklenmesine sebep olabilir. Bu nedenle, tarafların delilleri somutlaştırması ve kanuni yükümlülüklere riayet etmesi büyük önem taşır.

Boşanma İşlemlerinin Yürütülmesi
Boşanma işlemleri kapsamında, dava açan eşin yanı sıra hakkında boşanma davası açılan eşin de çeşitli yükümlülükleri bulunmaktadır. Davanın delillerle desteklenmesi, sürelerin eksiksiz uygulanması, cevap dilekçeleri ve ek delillerin zamanında sunulması gerekmektedir. Yasal mevzuat ve Yargıtay kararlarındaki değişiklikler doğrultusunda, tarafların en güncel kuralları takip etmeleri zorunludur. Bu bağlamda, deneyimli bir boşanma avukatından hukuki yardım almak, sürecin doğru ve hızlı bir şekilde ilerlemesi açısından yararlı olacaktır.

Anlaşmalı Boşanma Davaları
Anlaşmalı boşanma davalarında, tarafların boşanmanın tüm sonuçları üzerinde mutabık kalmaları esastır. Bu tür davalarda, taraflar herhangi bir Aile Mahkemesinde anlaşarak dava açabilirler; kesin yetki kuralı uygulanmaz. Boşanmanın mali sonuçları, çocukların velayeti, iştirak nafakası, yoksulluk nafakası ve mal rejimlerine ilişkin konuları içeren protokol, boşanma dilekçesine eklenmelidir. Taraflar bu hususlarda anlaşamazlarsa, anlaşmalı boşanma mümkün olmayacaktır.

Anlaşmalı boşanma davası da, genel boşanma davasında olduğu gibi ilgili Aile Mahkemesi’nde açılır. Tarafların hazırladığı protokol ve duruşmadaki beyanlar, boşanmanın ve onun tüm sonuçlarının tesisini sağlayacağından, boşanma avukatından alınacak profesyonel destek, hakların korunması açısından son derece önemlidir.

Anlaşmalı Boşanma Şartları
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre; evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve evliliğin en az bir yıl sürmüş olması şartıyla, çiftlerin ya birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi yoluyla anlaşmalı boşanma davası açılabilir. Hakim, duruşmada tarafları şahsen dinleyerek, beyanlarının özgürce yapılıp yapılmadığını denetler. Ayrıca, boşanmanın maddi sonuçları ve çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilen düzenlemenin uygun bulunması, hakim tarafından anlaşmalı boşanma kararının verilmesinde esas alınır. Gerek görülürse, tarafların ve çocukların menfaatlerini dikkate alarak düzenlemelerde değişiklik yapma yetkisi de hakimdedir; ancak bu değişikliklerin de taraflarca onaylanması gerekir. Böylece, tarafların iradeleri hakim tarafından otomatik olarak bağlayıcı hale gelmez.

Anlaşmalı Boşanma İşlemleri
Anlaşmalı boşanma davası açılırken, tarafların birlikte veya birinin diğerinin davasını kabul etmesi esasına dayanılır. Duruşmada taraflar, avukatları aracılığıyla temsil ediliyor olsa dahi, boşanma iradelerini şahsen beyan etmek zorundadırlar. Çünkü, Türk Medeni Kanunu, boşanma iradesini kesin olarak taraflara bağladığından, bu iradenin avukat aracılığıyla açıklanması mümkün değildir.

Tek Celsede Boşanma
Tarafların anlaşmalı boşanma davası açması halinde, gerekli usul ve prosedürler eksiksiz yerine getirilirse, hakim tek oturumda karar verebilir. Öte yandan, çekişmeli boşanma davalarında; ilk duruşmada tanıkların dinlenmesi, ek araştırma gerektirecek hususun kalmaması ve hakim tarafından evlilik birliğinin sarsıldığının tespit edilmesi durumunda da tek celse içerisinde boşanma kararı alınması mümkün olmaktadır.

Çekişmeli Boşanma Davaları
Genel boşanma davaları içerisinde bir alt kategori olan çekişmeli boşanma davaları, eşlerin boşanma hususunda uzlaşamamaları ya da taraflardan birinin boşanmayı reddetmesi halinde açılır. Bu tür davaların açılma sürecinde, eksiksiz ve hatasız şekilde hazırlanmış bir boşanma dilekçesi büyük önem taşır. Delillerin eksiksiz biçimde sunulması için belirlenmiş kesin süreler bulunur. HMK madde 194 uyarınca, öne sürülen vakıaların ispatına elverişli delillerle somutlaştırılması, hangi delilin hangi vakıayı desteklediğinin açıkça belirtilmesi zorunludur. Bu yükümlülük, hem tarafların hem de deneyimli boşanma avukatlarının dosyayı titizlikle inceleyip duruşmaları yakından takip etmesini gerektirir.

Çekişmeli Boşanmanın Süreci ve Celseleri
Usul ekonomisi, yargılamanın belirlenen süreler içinde düzenli yürütülmesini ve gereksiz masrafların önlenmesini hedefler. Ancak tarafların usul ekonomisine aykırı davranmaları, çekişmeli boşanma davalarının uzamasına yol açabilir. Hakim, belirli hususlarda taraflara kesin süreler tanımlayarak işlemlerin zamanında tamamlanmasını bekler; aksi takdirde, eksik işlerin tamamlanamaması bazı haklardan feragat edilmesine veya davanın aleyhine sonuçlanmasına neden olabilir. Eğer hakim, belirli işlemler için süre sınırlaması getirmezse, tarafların kötü niyetli ya da kayıtsız tavırları sonucu dava süreci aylar hatta yıllar sürebilir. Bu nedenle, tarafların tüm aşamalarda işlemleri mümkün olan en kısa sürede tamamlaması, mahkemeye gereken desteği vermesi davanın en kısa sürede, belki de yalnızca iki celse içerisinde sonuçlanmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca, Bölge Adliye Mahkemeleri’ne gönderilen kararların istinaf ve temyiz yoluna açık olması da, ilgili kanuni sınırların göz önünde bulundurulmasını gerektirir.

Boşanmada Kadın Hakları
Boşanma davalarında, kadın ve erkek eşit şekilde yargılansa da, mahkeme kadınların yaşam koşullarını ve karşılaştıkları mağduriyetleri göz önünde bulundurarak, adaletsizliğe mahal vermeyecek tedbir kararları alır. Bu sayede, kadınların ve müşterek çocukların mağduriyetinin önüne geçilmeye çalışılır. Mahkemelerin yoğunluğu ve tarafların deneyimsizliği, bu tür tedbir kararlarının alınmasını zorlaştırabilir; ancak deneyimli boşanma avukatları süreci yakından takip ederek, haklı kararların hızlıca alınmasını sağlar. Kadınların en sık mağdur olduğu konular arasında eşlerinin uyguladığı hakaret, tehdit, aşağılama; psikolojik, fiziksel ve ekonomik şiddet ile geçim sıkıntısı yer alır. Bu nedenle, mahkeme gerekirse nafaka, koruyucu ve önleyici kararlar alır; hatta eş hakkında uzaklaştırma kararı dahi verebilir.

Kadınların diğer önemli haklarından biri, müşterek küçük çocuğun annelerinin bakımına, sevgisine ve şefkatine muhtaç olması nedeniyle çocuğun anne yanında kalmasının sağlanmasıdır. Ancak, eğer baba, müşterek çocuğun annede kalmasını engelleyecek ölçüde kusur ya da ihmalkarlık iddiası öne sürerse, mahkeme koşulları yeniden değerlendirebilir ve ispat netleşirse, çocuğun velayetini babaya verebilir. Duruşmada, çocuğun yaşı, ihtiyaçları ve tarafların koşulları da dikkate alınır. Bu nedenle, müşterek çocukların menfaatlerini en doğru şekilde korumak için profesyonel bir boşanma avukatından destek almak önem arz eder. Ayrıca, boşanma sürecinde verilen tedbir, nafaka ve geçici velayet kararlarının sürekliliğinin sağlanması, ya da aleyhine kararların esas kararla birlikte yürütülmemesi amacıyla dosyanın etkin takip edilmesi gerekmektedir.

Mahkeme sonunda kadınların maddi ve manevi tazminat talebinde bulunma hakkı vardır. Ancak, tazminat talebinin kabul edilebilmesi için karşı tarafın tam ya da ağır kusurlu olması gerekmektedir. Talepte bulunan eş, boşanmak istediği eşten daha fazla kusurlu veya eşit kusurlu ise, mahkeme maddi-manevi tazminata hükmedemez. Bu nedenle, mağduriyet ve kusurun mahkeme önünde eksiksiz ifade edilip ispatlanması büyük önem taşır.

Ziynet Eşyaları ve Kadının Hakları

Genel kabul gören bir kural olarak, ziynet eşyaları kadına aittir. Çoğu erkek bu durumu kabullenmese de, bu kuralın uygulanması karşı tarafın rızasına bağlı değildir. Bu nedenle, eş tarafından dile getirilen “Altınlar ve takılar benim hakkım, sana bir şey düşmez. Ailem taktı, büyük harcamalar yaptım, ona harcadım” gibi ifadeler kadını yanıltmamalıdır. Ancak, yalnızca “Altınlarım vardı, eşim aldı ve geri vermedi” gibi ifadeler de kadının ziynetlerine kavuşmasını sağlamaz. Kadının, nişan, söz, kına ve düğün merasimlerinde kendisine takılan altın, pırlanta ve paralar gibi tüm ziynet eşyalarını geri alabilmesi için ispat yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekmektedir. Bu süreçte birçok hukuki prosedür bulunduğundan, bir boşanma avukatından destek almak en doğru karar olacaktır.

Evlilik Birliği İçinde Edinilen Mallar ve Mal Paylaşımı Boşanma sürecinde en çok endişe duyulan konulardan biri de edinilmiş malların paylaşımıdır. Genellikle birçok evlilikte mal varlığı, erkeğin üzerine kaydedilmektedir. “Eşimden ayrılmak istiyorum, evlilik sürecinde ev ve araba gibi mülkler aldık” diyorsanız, anlaşmalı boşanma ile bu malları almak mümkün değilse, boşanma davasıyla birlikte mal rejiminin tasfiyesi davası açılmalı ve katkı payı veya katılım payı alacağı için mal paylaşımı davası süreci yürütülmelidir. Çünkü, eşiniz bu süreçte mal varlıklarını elden çıkararak sizi haklarınızdan mahrum bırakmak isteyebilir.

Türk Medeni Kanunu, 2002 yılında değişikliğe uğramış olup, yasal mal rejimi açısından 2002 öncesi ve sonrası farklılık göstermektedir. 2002 yılı öncesinde, eşler arasında mal ayrılığı ilkesi geçerliydi ve evlilik birliği içinde edinilen mallar, kimin üzerine kayıtlı ise ona ait sayılıyordu. Ancak, diğer eş bu malda katkısı olduğunu ispat edebilirse, katkı oranında hak sahibi olabilmektedir. İspat sürecinde ziynet eşyaları, miras malları ve maaş gelirleri değerlendirmeye alınmaktadır.

2002 sonrası evlilikler için ise yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimi olarak belirlenmiştir. Bu durumda, evlilik süresince alınan mallar üzerinde eşler eşit hak sahibidir. Ancak, malın kişisel mülk olduğu iddia ediliyorsa, iddiada bulunan tarafın bunu kanıtlaması gerekmektedir. Eşin bu malı başkasına devretmesini engellemek için ya aile konutu şerhi konulmalı ya da boşanma davasıyla birlikte hızlıca devri önleyici tedbir kararı alınmalıdır. Eğer eş, malı üçüncü bir şahsa devrettiyse, açılacak dava ile bu mal geri alınabilir. Bu süreçte, hak kaybına uğramamak adına hukuki prosedürlerin titizlikle takip edilmesi gerekmektedir.

İddet Süresi Nedir?

Türk Medeni Kanunu’na göre, bir kadının yeniden evlenebilmesi için önceki evliliğinin sona ermiş olması gerekmektedir. Bununla birlikte, yasalar kadına özel bir koşul daha getirmektedir ki, bu da “iddet süresi” ya da “bekleme süresi” olarak bilinmektedir. İlgili düzenleme, Türk Medeni Kanunu’nun 132. maddesinde yer almakta olup, boşanmış bir kadının yeni bir evlilik yapabilmesi için boşanma tarihinden itibaren 300 gün beklemesi gerektiğini belirtmektedir.

Bu sürenin amacı, boşanan kadının hamile olup olmadığını belirlemek ve doğacak çocuğun nesebinde karışıklık yaşanmasını engellemektir. Eğer kadın hamile ise, çocuğun soy bağı konusunda herhangi bir karışıklık olmaması adına iddet süresi uygulanır. Bu süre içinde yeni bir evlilik yapılması, toplumsal düzeni olumsuz etkileyebileceği için kanun koyucu tarafından bir zorunluluk olarak belirlenmiştir.

İddet Süresi Nasıl Sona Erer?

Türk Medeni Kanunu’nun 132. maddesi uyarınca, iddet süresi üç farklı şekilde sona ermektedir:

  1. Mahkemeye Başvurarak İddet Süresinin Kaldırılması: Kadın, Aile Mahkemesi’ne başvurarak iddet süresinin kaldırılmasını talep edebilir. Bunun için, kadının önceki evliliğinden hamile olmadığını doktor raporu ile kanıtlaması gerekmektedir. Mahkeme, rapor doğrultusunda iddet süresinin kaldırılmasına karar verebilir.
  2. Boşandığı Eşiyle Yeniden Evlenme: Kadın, boşandığı eşiyle tekrar evlenmek isterse, taraflar birlikte Aile Mahkemesi’ne başvurabilir. Mahkeme, bu talebi değerlendirdikten sonra iddet süresini kaldırabilir.
  3. Sürenin Kendiliğinden Dolması: Kadın, herhangi bir başvuru yapmadan 300 günlük sürenin dolmasını bekleyerek iddet süresinin sona ermesini sağlayabilir. Ayrıca, hamilelik varsa ve kadın doğum yaparsa, iddet süresi otomatik olarak sona erer.

İddet Süresi Kaldırılmazsa Ne Olur?

İddet süresi sona ermeden veya mahkeme kararıyla kaldırılmadan yapılan evlilikler geçerli sayılmaz ve iptal edilebilir. Ancak, iddet süresi mahkeme tarafından kaldırılabildiği için, Türk Medeni Kanunu’nda kesin evlenme engeli olarak kabul edilmemektedir. Yeni evlilik yapmak isteyen kadın, sürecin sağlıklı ilerlemesi için bir aile hukuku avukatına danışarak gerekli işlemleri tamamlamalıdır.

İddet Süresinin Kaldırılma Süreci

İddet süresinin kaldırılmasına dair düzenlemeler, Türk Medeni Kanunu’nun 132. maddesi kapsamında yer almaktadır. İlgili süreç çekişmesiz yargı işlemi olduğu için, görevli mahkeme Aile Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme ise başvuru yapan kadının ikamet ettiği yer mahkemesidir.

Başvuru için gereken evraklar şunlardır:

  • İddet süresinin kaldırılmasını talep eden dilekçe
  • Nüfus cüzdanı fotokopisi
  • Kesinleşmiş boşanma kararı
  • Hamile olunmadığını kanıtlayan doktor raporu

Başvuru sonrası mahkeme, kadının hamile olup olmadığını tespit etmek için hastaneye sevk eder. Doktor raporuyla hamile olmadığı tespit edilirse, mahkeme iddet süresinin kaldırılmasına karar verir. Boşandığı eşiyle tekrar evlenmek isteyen kadınlar da aynı prosedürü izleyerek mahkemeye başvurabilirler.

Uygulamada, mahkemelerin yoğunluğu ve rapor süreçlerinin uzaması nedeniyle davaların gecikebileceği görülmektedir. Bu sebeple, sürecin hızlı ilerlemesi için sürecin uzman bir avukat tarafından takip edilmesi önem arz etmektedir.

Boşanma Aşaması

Boşanma, eşler arasında zaman zaman gündeme gelebilecek bir konudur. Bazı bireyler ani bir öfke patlamasıyla bu durumu gündeme getirirken, bazıları ise uzun süreli anlaşmazlıklar sonucunda zor bir karar alarak evliliklerini sonlandırmak ister. Aile, kutsal bir kurum olmasına rağmen, çeşitli nedenlerden dolayı eşler boşanma noktasına gelebilmektedir. Bu nedenler arasında ciddi uyumsuzluk, fikir ayrılıkları, sürekli tartışma, hakaret, tehdit, fiziksel ve psikolojik şiddet, güven sarsıcı davranışlar gibi genel sebeplerin yanı sıra; akıl hastalığı, hayata kast, onur kırıcı eylemler, aldatma, terk, suç işleme ve ahlaka aykırı bir hayat sürme gibi özel nedenler de yer alabilir.

Uygulamada boşanma sebeplerinin birçoğuna rastlanmakta ve bazı evliliklerin kurtarılması mümkün olabilse de, bazı durumlarda her iki tarafın ve varsa ortak çocukların huzuru için evliliğin bitirilmesi en doğru karar olabilmektedir. Ancak ister erkek ister kadın olsun, boşanma süreci taraflar için her zaman kolay bir deneyim olmaz. Bu süreç, hem hukuki hem de psikolojik açıdan oldukça yıpratıcı olabilir.

Eşlerin yaşadıkları mağduriyetleri en doğru şekilde mahkemeye sunmaları, maddi ve manevi taleplerini delilleriyle desteklemeleri gerekmektedir. Hukuki prosedürler doğrultusunda belgelerin eksiksiz sunulması, tüm süreçlerin zamanında ve doğru şekilde yürütülmesi büyük önem taşımaktadır. Aksi halde, bir taraf ne kadar haklı ve mağdur olsa da, davasını kaybedebilir.

Velayet Davalarında Belirleyici Kriterler

Velayetle ilgili kararlar verilirken en önemli faktör çocuğun çıkarlarıdır. Çocuğun fiziksel ve duygusal gelişimini en iyi şekilde destekleyebilecek taraf belirlenirken; ekonomik, sosyal ve kültürel koşullar da dikkate alınır. Mahkeme sürecinde, çocuğun menfaatlerine en uygun kararı verebilmek adına ebeveynlerin davranışları ve çocuğa sundukları imkanlar detaylıca değerlendirilir.

Velayet Kararı Nasıl Verilir?

Velayet kararında esas olan, çocuğun en iyi şekilde yetişmesini sağlayacak ortamın hangi ebeveyn tarafından sunulabileceğidir. Genellikle küçük yaştaki çocuklar anne bakım ve şefkatine daha fazla ihtiyaç duyduğundan, velayetleri genellikle anneye verilir. Ancak bazı durumlarda, çocuğun sağlığı ve psikolojisi açısından babanın daha uygun bir ortam sunduğu belirlenirse velayet babaya da verilebilir.

Velayet Değişikliği Davası

Velayetle ilgili mahkeme kararları kesin değildir ve zamanla şartlar değiştikçe velayet de yeniden düzenlenebilir. Çocuğun veya velayeti elinde bulunduran ebeveynin hayat koşullarında önemli değişiklikler yaşandığında, diğer ebeveyn velayetin kendisine verilmesini talep edebilir. Bu davalar için herhangi bir zaman kısıtlaması bulunmamakta olup, şartlar oluştuğu takdirde her zaman açılabilir.

Boşanma Davalarında Maddi ve Manevi Tazminat

Boşanma davalarında tazminat talep edebilmek için, talepte bulunan tarafın ya tamamen kusursuz ya da diğer tarafa göre daha az kusurlu olması gerekmektedir. Maddi tazminat, boşanma nedeniyle uğranılan mali kayıpların telafi edilmesi amacıyla talep edilirken, manevi tazminat ise kişilik haklarının zarar görmesi halinde gündeme gelir.

Boşanma Davası Nasıl Düşer?

Hukuki anlamda davanın düşmesi genellikle ceza davalarıyla ilişkili bir kavram olsa da, halk arasında hukuk davaları için de kullanılabilmektedir. Boşanma davasının düşmesi, genellikle davacının davasını takip etmemesi veya davadan feragat etmesiyle mümkün olur.

Boşanma Davası Avukat Ücreti ve Masraflar

Boşanma davaları, hukuk sistemimizde belirli harç ve masraflara tabiidir. Dava açarken; başvuru harcı, vekalet harcı, peşin harç ve gider avansı gibi zorunlu ödemeler yapılmalıdır. Dava sürecinde avukatla çalışmak, davanın doğru yönetilmesi ve hak kaybının önlenmesi açısından önemlidir.

Avukat ücretleri ise Avukatlık Ücret Tarifesi doğrultusunda belirlenmekte olup, tarafların anlaşmasıyla değişkenlik gösterebilir. Profesyonel hukuki destek almak, dâva sürecinin en doğru ve en hızlı şekilde yürütülmesini sağlayarak, tarafların hak kaybına uğramamasını garanti altına alabilir.